İşyeri Yorgunluğu ile Baş Etmek İçin İpuçları
Kısa zaman öncesine kadar, verimli çalışmanın, iyi performansın işte geçirilen saatlerle ölçüldüğü bir dünyada yaşıyorduk. En iyi çalışanların işkolikler ve takıntılılar olduğuna dair yanlış bir algı vardı. Üstelik, popüler kültür de ve algıyı destekliyordu.
Filmlerde, dizilerde tuttuğunu koparan, becerikli ve inatçı karakterler hep bir koşuşturma içerisinde, uykusuz geceler geçiriyor, bomboş ofislerde geceyarısı bilgisayar başında oturuyor ve istedikleri sonuca ulaşana kadar durmaksızın çalışıyorlar. Bu arada ortalama dikkat süresi yirmi beş ila kırk dakika arası olan biz Dünyalılar da, iç çeke çeke bu temsillere bakıp nasıl fiziksel standartlarımızı ekrana uydurmaya çabalıyorsak çalışma prensiplerimizi de bu ulaşılmaz ideallere uydurmaya çalışıyoruz.
İşin gerçeği, nicelik yani saatler ve nitelik yani verim arasında çok az bağ olduğunu işletmeler çoktan keşfetti ve bugünün ofislerine “Çok çalış, çok eğlen.” prensibi hakim. Tatil beldelerindeki bayii toplantıları, bu duruma yarı-mizahi bir örnek. Fakat filozof Byong Chul-Han’ın “performans toplumu” ismini taktığı günümüz kitlelerinde, işyerleri renkli duvarlar ve yoga minderleri ile döşenirken bile bir yetememe korkusu var.
Sözün kısası, daha serbest bir çalışma kültürüne işverenleri ve yasa yapıcıları ikna ettik ama kendimizi ikna edemiyoruz. Sonuçta yoruluyor ve “tükenmişlik sendromu” gibi çağın psikolojik salgınlarından birine kapılmaya açık, kırılgan bir yapıya bürünüyor ve işin ironik yanı kendimizi uğruna onca yorduğumuz verimden giderek uzaklaşıyoruz.
Peki, tek başına yeterince yorucu olan gündelik rutinler ve tekrarlı eylemler tek başına insanı yormayan yeterl de artarken bir de kendi performans beklentimiz, iş algımız ve zihin yorgunlukla nasıl baş edeceğiz? İşte birkaç ipucu…
1. Kendi Zihinsel Ritminizi Bulun
“Ben sabah insanıyım.” ya da “Tam bir gececiyim.” gibi ifadeleri çevreden sıkça duyarız. Çoğumuz için böyle keskin ayrımlar olmasa da, herkes günün belli saatlerinde diğerlerine göre daha aktif ve enerjik olur. Kiminin afyonu geç patlar, kimisi sabah kahvesini içmeden ayılmaz, kimine öğleye doğru bir uyku bastırır. Yani herkesin bir şanslı saati vardır, özellikle zihin gücü gerektiren işlerle meşgulseniz kendinize birkaç gün dikkat edin ve en çok iş hallettiğimiz, aktif olduğunuz saat aralığını bulun.
Bu aktif saatleri iyi geçirirseniz günün geri kalanında yorucu olmayan, nispeten hafif bir tempoda devam edebilirsiniz. Eğer “aktif saatler”inizde sadece kendinizi değil çevrenizi gözlemlerseniz hangi şartlarda daha verimli olduğunuzu da bulabilirsiniz. Pencereden gelen güneş masanızı aydınlatırken, herkes öğle yemeğine çıkıp etraf sessizleştiğinde, ya da toplantıların bitip kişisel rutinin başladığı ilk öğle sonrası saatlerinde… Bu çevresel şartlardan uygun olanları evde oluşturduğunuzda veya sürekli hale getirdiğinizde - hem sabah hem de öğle üzeri güneş alan bir masaya geçtiğinizde belki - veriminiz artıyorsa kendinize bu şartları sağlamak ve konforu artırmak da işin daha hafif ve daha keyifli hissettirmesini sağlayabilir.
2. İş-Özel Yaşam Dengesi
Bazen işe ne kadar konsantre olursanız, kendinizi tamamen işe verirseniz istediğiniz sonuçları daha kısa sürede elde edecekmişsiniz gibi gelir. Yakın bir gelecekteki büyük bir tatilin hayaliyle, kısa dinlenmeleri gereksiz, zaman kaybı ve oyalanma gibi görüp es geçersiniz ve önce enerjiniz, sonra iyi fikirleriniz, sonra da veriminiz gittikçe azalır.
Bu da işin uzamasına, uzadıkça oluşan endişelerle dinlenmeyi daha çok ertelemenize ve o büyük rahatlığın sizden giderek uzaklaşmasına neden olur. Halbuki kısa molalar hayat kurtarıcıdır.
Bilimsel çalışmalar gün içerisinde yapılan 30-90 dakika arası şekerlemeler ve 15-30 dakika arası serbest okuma veya meditasyon odaklı dinlenmenin zihni yenilediğini ortaya koyuyor.
Dikkat ve verime dair yapılan deneysel çalışmalar, kısa aralarla ve ara vermeksizin eşit sürede tamamlanan aynı işten, ara verilerek yapılandan daha iyi sonuçlar elde edildiğini ortaya koyuyor. Bu sebeple bugün pek çok ulusal çaptaki ölçme ve değerlendirme sınavı, sınav uzunluğuna göre iki veya üç mola ile bölünmüş bloklardan oluşuyor. Yani gün içerisindeki kısa molalar, iş verimini artırıyor. Tabii bu molaları doğru noktalarda vermek önemli. Veriminizi kaybettiğiniz bir anda umutsuzca çırpınmak ve bir verimsizlik sarmalına girmek yerine durup mola vermeli fakat aktif olduğunuz ve işin aktığı bir noktada en azından ilgili kısım bitene kadar devam etmelisiniz. Fakat aktif olduğunuz süreyi de dengelemeniz gerek ki bir sonraki göreve enerjiniz kalsın. Bu da kısaca ön hazırlık ve planlama demek.
3. Gününüzü Planlayın
Bazen, özellikle günün erken saatlerinde, önümüzdeki uzun saatlere güveniriz, derken gün bitiverir. Sonuç? Sarkan işler, kaygılar ve eve iş götürme. Bu döngüyü kırmak için günü önceden planlamak, bir not uygulaması, fiziksel bir ajanda veya takvime kaydetmek iyi bir seçenek. Ayrıca birden fazla güne yayılmış görevleri iş paketlerine bölmek büyük görevleri daha az korkutucu hale getirecek ve ilerlemenizi görüp stres azaltmak için iyi bir yol.
Hedefe ulaşma ve motivasyon çalışmaları büyük hedefler yerine küçük hedefler ve adımlara bölünmüş amaçların insanları motive etmede daha etkili olduğunu gösteriyor. Büyük bir görevi günlere ve daha küçük görevlere bölmek hem onu bir çırpıda bitirmek için fazla yorulmasınaa engel olacak hem de görevler arasında geçiş yapmanıza imkan vererek çok uzun süre aynı şeye odaklanmaktan kaynaklanan zihinsel yorgunluğu ortadan kaldıracaktır. Bu şekilde denge, sadece iş ve özel hayatınızı koruyan ve düzenleyen değil, iş veriminini yükselten ve yorgunluğu azaltan bir prensip haline gelir.
4. İşiniz, Sizin Bir Parçanız
İşiniz, hayatınızın, hikayenizin ve günün sonunda benliğinizin bir parçası. Pek çok insan işi bir araç olarak görse de, işimiz tarafından biçimlendiriliyoruz. “Ne yapıyorsun?” sorusuna verilen o geçiştirmeci “İş, güç.” cevabına indirgenemeyecek bir yer tutuyor iş çoğumuzun hayatına. Ya da “Ne var ne yok?”a verilen “Aman hep iş, anlatıp canınızı sıkmayayım şimdi.” cevaplarındaki kadar küçük görülmeyecek bir şey profesyonel uğraşlar.
Bu tür geçiştirmeler zamanla işle ilgili rahatsızlıklar, şüpheler, can sıkıntılarının içeride birikerek yorgunluk ve bezginliği beslemesine neden oluyor. Kimsenin hayatının bir maceralar dizisi olmadığını bilin ve işiniz hakkında konuşmaktan, insanları sıkmaktan çekinmeyin. Ortak kaygılar bizi bazen empati ile gelen rahatlamaya bazen de çözüme götürür.
İşiniz, hikayenizin bir parçası ve iş yorgunluğunu gidermenin en etkili yollarından biri. Unutmayın, açık iletişimin berraklaştırmayacağı çok az görüntü, çözemeyeceği çok az sorun vardır.
WeSight ile Sizi Düşünen Güvenlik Sistemleri
WeSight, yapay zeka modülleriyle desteklenen IP kameraları ile yorgunluğun tedbirsizliğe, tedbirsizliğin sağlık sorunlarına vea zarara, zararın hak kaybına dönüşmesinin önüne geçer. WeSight obje tanıma özelliği sayesinde koruyucu ekipman kontrolü yapar ve yorgunluktan göz ardı edebileceğiniz hayati detaylara dair çalışanları uyarır. Bu sayede hem iş risklerini minimuma indirger hem de tarafları haksız yasal yükümlülükten korur.